30 Haziran 2013 Pazar

İNSANCA YAŞAMAK İÇİN...

                            ANKARA İÇİN MOLA VAKTİ

               Gezi Parkı'nın yok edilmesine ve beton yığınına dönüştürülmesine karşı başlayan tepki giderek kapitalizmin doğayı ve insanlığı topyekün tüketmesine duyulan tepkiye dönüştü. İstanbul'dan dünyaya yayıldı. İstanbul'dan diğer illere adım adım yayılan halk direnişinin en çetin geçtiği şehirlerden biri Ankara'ydı. Polis müdahalesinin, şiddetinin, gözaltıların giderek artması hatta helikopterlerle taaruza geçilmesi, boş sokaklara dahi gaz bombası atılması neyin işaretiydi? Önüne geçilemeyen kararlı halkın gücüne karşılık duyulan korkunun mu? Yoksa bürokrasinin kalesini koruma hevesinin mi?
          İstanbul'da şarkıların söylendiği, halkın birbirine kenetlendiği anlarda Ankara'da adeta vahşet yaşanıyordu. Memurun ve öğrencinin kenti olan Ankara'nın asıl kimliği bürokrasi kenti olması etrafında şekillendiğinden mi bilinmez bu kimliği korumaya yeminli polisler nöbetleşerek kelimenin tam anlamıyla hiç soluk aldırmadı. Halk elbette çatışma gönüllüsü değil, sadece haklarını istiyor. Bu uğurda gencecik insanların öldürülmesi çok acı.
                Ethem Sarısülük'ün başından vurulduğu günün üzerinden bir ay geçti. Güvenpark artık birçoğumuz için Ethem Sarısülük Parkı. Ne var ki direniş sesleri bugünlerde azalmış gibi. Temmuz
ayını karşılarken çatışmanın en yoğun yaşandığı, insanların binalarda mahsur kaldığı Kızılay dahi boşalmaya başladı. Kennedy caddesi bomboş. Sakarya akşamları 1 ay öncesindeki gibi. Köşe başlarında duran tomaların dışında sokaklar direniş öncesinin rutinine geri döndü.Tunalı Hilmi'de gündüz belirli saatlere kadar direniş öncesindeki gibi gündelik hayat her zamanki hâlinde seyrederken havanın biraz biraz karardığı akşamüstü saatlerinde halk giderek sokaklara dökülmeye başlıyor, akşamdan geceye sokakların yüzü değişiyordu. Bugün akşamdan geceye de hayat giderek direniş öncesi sakinliğine döndü. Buna karşılık belki de birçoğumuz ilk kez hayatın normale dönmesini, dolayısıyla bir şeylerin değişeceği umudunu yitirmek istemiyor. 
                Tam da Ankara Temmuz ayını sessiz mi karşılıyor derken Halkevci kadınlar eylem programlarını duyurdular. Lgbt yürüyüşü kadar ses getirmese de anlamlı bir toplanma olacak. Bu kez polis şiddetine ve tacizine uğrayan, tutuklanan kadınlar için, kadın düşmanlığına karşı Ankara sokaklarını açacak. İnsanlığa karşı işlenen suçlara dur çığlığı Adliye'de ve Güvenpark'ta yükselmeye devam edecek. Son günlerin sessizliğinin ise Ankara için bir nevi mola vakti olduğunu düşünmek istiyorum. Dilerim Ankara'nın sesi hiç kesilmez. Ruhu ise bürokratlara yedirilmez.