ABSÜRTLÜKLER
DİYARININ OLAĞAN KARŞILANAN CİNAYETLERİ
Bayan Yanı’nın ilk sayısının üzerinden tam bir sene geçti.
Bir sene içerisinde öldürülen/öldürülmeye terk edilen kadınları düşündükçe tüylerim
diken diken oluyor. Defalarca kez korunma hakkı isteyip görmezden gelinen
kadınlar…İnsan hayatının bu denli ucuz olduğu bir ülkede hizmet vermesi
gerekenlere hizmet ettiğimiz bir düzenin içindeyken artık insanlar ölümleri
olağan karşılar oldu. İnsanlık, Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar’ındaki gibi traji-komik biçimde öldü: “Nihayet
insanlık da öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla
pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız bu
habere inanmak istememişler ve uzun süre, ‘Yahu insanlık öldü mü?” diye
mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır”.Tecavüz ve cinayet ödüllendirilirken
insanlık denilen mefhumun yok olması ne denli tesadüf sayılabilirdi ki? Sonuçta
Oğuz’un insanı da erkekti. Kadın ne zaman insan yerine konuldu, ne zaman
anlaşılabildi? “Aylak kadın” neden yok? Kadınların erkek devlet gibi erkek
yazar tarafından da varoluş çemberinin dışına itildiği kanısındayım. İşte
‘İnsan yerine konulmak’ tabiri, kadınlar için geçerli olma noktasında
işlevinden sıyrılıyor. Kadınların öznelik durumuna yönelik feminist okumalar
düşünüldüğünde kuramsal arka planın tüm soyutluğuna karşın gerçel dünyada da
soğuk ve katı bir somutluğa işaret ediyor. Kadın özne/insan yerine konulmadıkça
her hakkı elinden alındığı gibi yaşama hakkı da bir çırpıda, hatta elini kolunu
sallaya sallaya, olağanca rahatlıkla elinden alınabiliyor. Şimdi kime kızılsa?
Kadın duyarlılığını ağzına sakız eden sözüm ona entelektüel geçinen ama
sevgilisinin, karısının ağzını burnunu kırmaya yeltenen ya da kıranlara mı?
Yoksa aileden, hiçbir “duyarlılık formasyonu” edinmemiş olan saf öküzlere mi?
Toplumsal duyarlılık diyoruz ya ne kadar boşa kullanılan bir tamlama. Kıyım
meşrulaştırıldıkça, ötekilik yaratıldıkça bir yıl önceki yazımda belirttiğim
gibi ikili karşıtlıklar keskinleştikçe insanlık ölür elbet. Ekmeğini de
absürtlükler diyarının paşaları, bakanları yer. Artık çaktırmadan çıkarılan
yeni yasa tasarılarıyla kadın hakları nâmına davalara kadın örgütlerinin dâhil
olmasının önüne geçildiği bir ülkedeyiz. İnsanlığımıza sahip çıkmanın vakti
geldi de geçiyor bile. Bugün herkesin susturulduğu, protesto edenlerin abuk
subuk bahanelerle içeri tıkıldığı bir ülkede testosteronsuz tek derginin sesine
dikkat buyurulmalı. Çığlık çığlığa devam edeceğiz. Gelecek 8 Mart’ta görüşmek
dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder