Belki
de özel günler söz konusu olduğunda erkeğin Tarzan İngilizcesi
ile pre-beginner seviyeyle apışması, kadının ise özel gün
adabının histerik yol göstericisi olmasının altında başka
sebepler vardır. Aklıma bazı sorular hüum ediyor: Neden kadınlar
özel günleri erkeklere kıyasla daha fazla sahiplenir acaba?
Perioda dahi “özel gün” denmesi koşulluyor mu kadınları?
“Kendimi o özel kişiye saklıyorum” repliği neden hep kadının
ağzındadır? “Yoksa yıldönümümüzü unuttun mu?” sorusunu
neden hep kadınlar sorar? Her şeyden özel olmasını beklemenin
mantığı nedir? İşin garip tarafı kadınlar özel günlere sahip
çıkıp karşı cinse bunun eğitimini vermeye başladı ve bir anda
advanced seviyeye ulaşmış erkekler türedi. Kadınların bu yeni
erkek tipini yaratmadaki başarısı azımsanamaz. Erkeği en ufak
bir dirence sürüklemeden kabullenişe iten ve öz mutluluğu için
belli başlı eylemleri yerine getirmenin gerekliliğine iten bu
kadın tipi âdeta toplum mimarı yahu!
Öte
yandan özel gün ve haftalar aynı zamanda kadınların toplumda bir
yer edinmesinin göstergesi. “Ay şekerim benimki yemeğe çıkardı.
Bir yüzük almış. Nah bu kadar! Seninkiyle naptınız dün?”
sorusu direkt kadınlar arası rekabeti doğuruyor. Hemcinslerinin
akıllı partnerlerine karşılık hiçbir şey yapmamış olan
erkeklerin şu tiradı işitmesi de kaçınılmaz: “Püğ Allah
belanı vermesin! Elalemin herifleri nerelere götürüyor! Sen
napıyorsun? Sıfır! Utan be adam!” Bu tirat da yeni erkeklerin
oluşumunda ilham kaynağı olabilir tabii. Gayet caydırıcı! Kadın
dırdırındansa her şeyi yapmaya hazır adam modelini türetmiş
olabilir bu yaklaşım. Belki de kadın dırdırından çok ikna
ediciliğidir asıl belirleyen. Her orta sınıf kadın kendi evinin
Hürrem'i olmuş ev ekonomisini de Sülüman'ını da idare edecek
güçtedir. Aman ne güzel! Eleştirmekten çok bu gıcık görünse
de erkeği parmağında oynatan kadın tipi bana garip bir haz
veriyor. “Aferin kız! Biz yapamadık bari siz yapın bacım”
dedirtiyor.
Konu
açılmışken ilişki yürütme sanatının vazgeçilmez sponsoru
Facebook'u unutmamak gerek. Malumunuz sıkça mutluluk fotoğrafları
paylaşılıyor. Kafaları yapışık poz veren çift Venedik'te...
Kafaları yapışık poz veren çift gittiği yere özgü bir tatlı
ile... Kafaları yapışık poz veren çift arkadaşları ile
sosyalleşirken... Yanlış anlaşılmasın ama ben hiç bu tip
eylemleri bayılarak gerçekleştirecek bir erkek görmedim.
Görgüsüzlüğümü mazur görün. Sanki bu erkekler iyi eğitilmiş
gibi. Yani benim bildiğim erkek milleti kırk tane poz vermekten,
alışveriş yapmaktan, kız arkadaş toplantılarına katılmaktan
sıkılır. Bu adamlar genellikle 30 yaş üstü, kimseyi bulamamış,
soyunu sürdürmek için bulduğu kadına yapışmak ve onun her
dediğini yapmak zorunda hisseden tipleri android. Ay şimdi de kedi
uzanamadığı ciğere pis dermiş modu doğmasın sakın!
Uzun
süreli ilişkinin ya da evliliğin her anı özelleştirme sanatına
dayalı olduğunu kabul eden bir nesil türedi galiba. Eskiden yurt
dışına zengin insanlar gidebilirdi. Şimdi orta sınıf herkes
yurt dışına tatile gidiyor. Çiftler içinse bu zaruri bir eylem.
İlişkinin kalitesini belirliyor. Tatilde ise moda yerlere gitmek,
bilhassa “bilmem ne beach club”larda poz vermek mutlu bir
ilişkinizin olduğunu elaleme kanıtlamak için şart. Öte yandan
bu kapitalizme destek projesinin erkekleri dönüşüme uğratması
ise belki geleneksel Türk erkeği modelinin aşınması anlamında
önemli olabilir.
Günümüzde
ilişki içindeki erkekler acemiliklerine rağmen daha çok özel
günleri destekleyici bir rol üstlenmiş durumda. En azından
facebook'takilerin çoğu böyle görünüyor. Evde karısını
kısıtlayıp dövüyor mudur bilemeyeceğim ama ne biliyim ya gayet
iyi görünüyorlar kardeşim! Kardeşim demişken kız kardeşim
geçen gün “Yapılan araştırmalara göre facebook en çok
kadınları bunalıma sokuyormuş. Ben kapattım. İçim çok rahat.
Mis gibi hayatıma bakıyorum” dedi. Her zaman benden daha rasyonel
olma vasfıyla ailede sıyrılmış olan kardeşime milyon birinci
kez hak verdim. Hakikaten kadınlar arası rekabeti tetikliyor bu
facebook. Gel gelelim erkekleri de dönüştürüyor. Spa'lara,
brunchlara, club'lara, Avrupalara giden metroseksüel tabir
edebileceğimiz mutlaka bir gym'e yazılmış polo yakalı adamlar
türedi. Bazen şeytan dürtüyor: “Kızım bir bulamadın şöyle
adam” dedirtiyor; ama ne biliyim ya işte! Sonra aile genlerim bu
noktada da devreye girip “Ay çok yapay! İçi seni dışı beni
yakardır onlar. Sen inanma, bakma çoğcuuum”teselli ikramiyesiyle
bu düşünceden sepetliyor beni.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder